Ülkemiz, üretimden kalkmış, Avrupa ve Amerika’da yıllar önce raflarda yer almış malzemelerin yüksek bedellerle değerlendirildiği bir çöplük haline gelmiş durumda. Hiç kimse ne bu konuda şikayet ediyor, ne de durumun farkında. Bugünkü yazının konusu doğa sporu malzemelerindeki raf ömrü.
3 yıldan uzun bir süredir kano kullanıyorum. Bu süre zarfında şişme ve plastik kanolarla deniz ve göllerde sayısız sefer yaptığım gibi, bu sürecin öncesinde de konuyu epey bir araştırdım. Bugünkü yazıda hemen hiçbir yerde bahsedilmeyen, özellikle de satıcıların ve satın aldığı eşya ile duygusal bağ kuranların (toz kondurmayanlar) konuşmaktan imtina ettiği konuları işlemek istedim.
Yıllar boyunca deniz kanosu (sea kayak) kullanmayı hayal edip durdum. Antalya’ya taşındıktan sonra nihayet bu hayalimi gerçekleştirdim. Ocak 2020’de oldukça uygun bir fiyata ikinci el, sit on top tipi (üstüne oturulan), Amerikan üretimi bir kayak satın alınca ayağımı denizden kesmiş oldum. Şnorkelle yüzmenin yanı sıra, kayak (kano) ile de aktif olarak uğraşınca denizle daha çok haşır neşir olacağım. Bu da Outdoor Haber’de daha çok deniz yazısı yazacağım anlamına geliyor.
İlk defa su sporlarına yönelik bir ürün incelemesi yapıyoruz. İncelemeye başlamadan önce, su sporlarıyla hiçbir ilgimizin olmadığını, deniz denince aklımıza bugüne kadar yalnızca güneşlenip kurbağa stili yüzmek geldiğinin altını çizelim.