“Mihmandar da ne” dediğinizi duyar gibiyim. Türk dil kurumu sözlüğüne göre “Resmî konukları ağırlamak ve onlara kılavuzluk etmekle görevlendirilen kimse, konukçu.” Rehber deyin gitsin, mihmandar da neymiş?
Dağ rehberi, dağ kılavuzu, dağ mihmandarı her ne ise, bu kişi ne yapar ? kimdir ?
Dağ mihmandarı ile ilk karşılaşmam Kaz Dağlarında oldu. Kısaca hikayesini de anlatayım. Akçay sahilden başlayarak, Kızılkeçili köyü oradan da Kaz dağlarının doruğu “Sarıkız”a varmayı hedeflediğimiz yürüyüşe gece saat 10 gibi başladık. Kaz dağları milli park alanı içinde yer alıyor. Uludağ'da aynı şekilde. İkisi de kağıt üzerinde milli park, fakat sanki ayrı ülkelerdeler. Mevzuat aynı, uygulama farklı…
Bölgede daha önce yaşadığım için biliyorum; Kızılkeçililer biraz aksi insanlardır. Hatta aksilikten de öte; kaba insanlardır. Bölgede yıllardır dönen bir geyik var “Edremit Körfezi dünyanın ikinci en bol oksijeni olan yeridir” diye. Kim bu araştırmayı yapmış, hangi üniversite duyurmuş bilemiyorum. Hatta hep merak ederim “ikinci neresidir? üçüncü neresidir?” diye.. Şehir efsanesi gibi ağızlara sakız olmuş. Bunu duyan köylü eteklerinde yaşadıkları Kazdağlarını aklı sıra korumaya almış. Dağı korumaya almış fakat düz ovada zeytin ağacı bırakmamışlar. Arsaları sata sata bölge beton yığınına dönmüş. Müthiş bir tahribat var. Kaz dağı zirvesine giden traktör yolundaki her su kaynağı şarap şişesi mezarlığına dönmüş. Bölgede yangın çıkması an meselesi.
Yanımda hiç bir şeyden habersiz arkadaşım, tedirginliğimin sebebini köye vardığımızda anlayacaktı. Köye girince arkadaşıma “çok oyalanmadan sadece suyumuzu tazeleyip devam edelim” dedim. Bir anda nereden çıktılar anlamadım içlerinde sarhoşlar da olan bir grup çevremizi sardı. Başladı cins cins sorular. “Nereye gidiyorsunuz” cevap “dağa”, “Ne yapıyorsunuz” cevap “yürüyoruz”.. ters bir yanıt versek belki de linç edecekler.
Hikaye uzadı, hadi azıcık daha anlatayım, mihmandarlığa bağlamama az kaldı. Köy boyunca birkaç insana daha aynı şekilde muhatap olmak zorunda kalarak köyü arkamızda bıraktık ve üç dört saat daha serinde ilerleyip kamp kurarız diyerek devam ettik. Sabah müthiş bir Kaz Dağları atmosferinde uyandık. Bu kadar yüksekte bizi artık kimse rahatsız etmez diyerek topladık çadırlarımızı başladık yürümeye. Traktör yolunu henüz terk etmediğimiz için içimde huzursuzluk vardı. Nitekim öğlen yemek yemek için durduğumuzda bu kez arkamızdan gelen traktörlü köylülerle muhatap olmak zorunda kaldık. Çıkmaya iznimiz olup olmadığını sordular, olmadığını söyledim. Sorgu sual kısmından sonra başladılar ormanda ateş yakmanın tehlikelerini anlatmaya. “Belki de iyi niyetlerinden bu kadar hassaslar” diye düşünerek ateş yakmayacağımızı anlattım, onları hazır yiyeceklerimizi göstererek içlerine su serpmeye çalıştım. Bilinçli insanlar olduğumuzu, Uludağ'ın da milli park olduğunu, ama hiçbir sorgu suale maruz kalmadan rahatça girip çıktığımızı anlattım.
Bizden ayrılıp traktörleri ile yükselmeye devam ettiler. Bu grup köydekilere kıyasla biraz daha insancıl geldi bana. Bir iki saat daha yükseldikten sonra uzaktan traktörlerini gördüm. Yaklaşınca bir de ne görelim? Bize ateş yakmanın zararlarını anlatan grup ormanın ortasında mangalda et pişiriyor, yanında rakı ve bira içiyordu !! Arkadaşım hatıra fotoğrafı diyerek, grubu mangal başında fotoğrafladı ki bir yangın çıkarsa yetkililer bizden bilmesinler, ispat edebilelim. Yurdum insanı işgüzar, ama bir o kadar da saf.. rakılar elde, arka planda dumanı tüten mangal.. komik bir görüntüydü.
Zirve yolunda ani bastıran yağmur bizi tekrar kamp kurmaya zorladı. Kaz dağları rakım olarak yüksek olmasa da, sıfır rakımlı sahilden başlayarak kamp yükü ile 25-30 km sürekli tırmanmak, 1700'lü metrelere çıkmak yoruyor. Kaz dağları Türkiye'nin en güzel doğal harikası değil ama gene de bizim takip ettiğimiz rota müthişti.
Yürüdüğümüz Kaz Dağları rotasını https://tr.wikiloc.com/wikiloc/view.do?id=1715479 adresinde inceleyip indirebilirsiniz.
Sonunda zirveye, Sarıkız'a vardık. Arkadaşıma zirvede çok oyalanmamasını, alçak profil kalmasını tembih ettim. İzinsiz çıktığımız için tedirgindim. Uzakta arabalar vardı. Derken bir grup belirdi. Yaklaştıkça kiminin ağzında sigara olan bu grubu kimseye benzetemedik. Göbekli amcalar bize doğru geliyordu. Yürüyüş yapmadıkları tiplerinden belli oluyordu. Resmi kıyafetleri de yoktu. Yanımıza rehber olduğunu söyleyen bir kişi geldi. Bize iznimiz olup olmadığını sordu. “Yok” dedim. İzinsiz çıkmanın yasak olduğunu anlattı. Biz her şeyi göze alarak geldik dedim. Rehbersiz yürüyüş yapmanın tehlikelerini, kaybolabileceğimizi anlatmaya başladı, çıkardık iki ayrı gps, pusula ve harita gösterdik. Yangın çıkarabileceğimizi söyledi, köylüleri anlattık, “gidin onları denetleyin” dedik. Batonlarımızdan çıkan sesin karaca hayvanlarının üremesini engelleyeceğini, gelecek nesilleri tehlikeye atacağını anlattı, “sizi buraya getiren arabalar ses çıkarmıyor mu” dedik. Rehber baktı baş edemiyor, bu seferlik sizi affettim diyerek yanımızdan ayrıldı.
Aslında bölgeye gitmeden bir hafta önce Edremit Kadıköy'de bulunan Milli Park müdürlüğünü aradım. Yürüyüş yapacağımızı bildirdim. Bana yanımıza rehber (dağ mihmandarı) almak zorunda olduğumuzu söylediler. Ben “üç gece kamp kuracağız, rehber nerede yatacak, ne yiyip içecek” diye sorduğumda, bana verilen yanıt çok enteresandı. Rehberin bizi kamp alanında bırakıp akşam eve gideceğini, sabah tekrar gelip yürüyüşe devam ettireceğini söylediler. Rehber bunu yapsa 3 gün içinde 150 km yürümüş olacaktı. Kondisyonu bu kadar iyi mi diye sorunca telefondaki adamın da aklı karıştı. Ben de telefondaki şahısa “biz rehbersiz çıkacağız” dedim ve iyi günler dileyip telefonu kapadım. Bu arada rehberin günlük 60-100 TL arası bir maliyeti var, bilginiz olsun. Rehberler, rehbersiz çıkanları gördükçe içlerini neden sinir kaplıyor daha iyi anlıyorsunuz sanırım.
Devlet, “yanına rehber alıp milli parka gireceksin” diyor, fakat milli park alanı içinde siyanürle altın arama ruhsatı veriyor! Belki de Milli Parklara giriş zorlaştırılıyor ki daha fazla insan o güzelliklere yapılan tahribatı görmesin. Rehberler belli güzergahlarda insanları dolaştırsın, işlerine gelmeyen yerleri görmeyelim…
Kaz dağlarındaki rehberi gördükten sonra, birkaç şişman adamı arabayla zirveye çıkarıp “burası Sarıkız bilmem kaç rakım, sağ tarafta Edremit körfezi yer alıyor” demekle rehber olunuyorsa, 30 tane rehberi cebimden çıkarırım diye düşünüyorum. Gene de rehber olmakla ilgileniyorsanız aşağıya birkaç bilgi yazıyorum. Bu arada rehberliğe, rehberlere karşı değilim. Lisanslı, eğitimli dağcıların zorunlu rehber bulundurmaktan muaf olması, milli parklara ücretsiz girmesi taraftarıyım sadece.
Dağ rehberi olmak için gerekenler
Dağ mihmandarı, yani dağ rehberi olmak için 25 yaş üstü olmak, T.C. vatandaşı olmak, dağcılık sporu lisansı sahibi olmak, dağcılık eğitimlerini tamamlamış olmak, yaz ve kış arama kurtarma eğitimlerini tamamlamış olmak, son 3 yıl içinde ilk yardım eğitimi verme yeterliliği bulunan kamu kurum ve kuruluşlarından ilk yardım eğitimi aldığını belgelemek, sabıka sahibi olmamak (bazı sabıkalar rehber olmayı engellemiyor, aşağıda vereceğim linkte mevzuatı detaylı inceleyebilirsiniz), İngilizce, Fransızca veya Almanca yabancı dillerinin birinden KPDS veya ÜDS sınavlarından en az 50 puan veya Federasyon tarafından dağ mihmandarı eğitimi öncesinde düzenlenen yabancı dil yeterlilik sınavından en az 70 puan almış olmak, akıl ve vücut sağlığı tam olmak gerekiyor. Herhangi bir öğrenim şartı aranmıyor. İlkokul mezunu olmasanız bile rehber olabilirsiniz.
Bir de bu işin eğitimi var:
Dağ mihmandarlığı eğitim programı
- Dağ Mihmandarlığı Etik Eğitimi
- Türkiye Dağları Coğrafyası
- Dağ Ekspedisyonu Planlama ve Uygulama
- Doğa Koruma Bilgisi
- İleri İlk Yardım Teknikleri
- Acil Durum Yönetimi
- Kamp Yönetimi
- Dağcılık Liderliği Eğitimi
- Meteorolojik Tahmin
- Harita Kullanımı, Yön Bilgisi ve Elektronik
- Mevki Koyucuların Kullanılması
- Yüksek İrtifa Hastalıkları ve Müdahale
- Yüksek İrtifada Beslenme
- Kazazede Taşıma ve Nakil
- Buzul Emniyet Sistemlerinin Hazırlanması
- Kaya Emniyet Sistemlerinin Hazırlanması
- Çığ Bilgisi, Testi ve Çığda Arama Kurtarma
- Türkiye Dağları Rota Bilgisi
- Haberleşme
- Dağcılık ve Emniyet Malzemelerinin Kontrol ve Bakımı
- Psikoloji
- Beceri Öğrenimi
- Fizyoloji
- Teorik Ders : 50 saat
- Uygulama Dersi: 31 saat
Toplam : 81 saat
Sınav oluyorsunuz, sınavdan 100 üzerinden 60 alırsanız Dağ Mihmandarı olmaya hak kazanıyorsunuz. Bu işten ciddi ek gelir elde edebilirsiniz. Şahsen ben olmayı düşünüyorum. Dursun bir kenarda. Aktif olarak yapmak gerekmiyor, arada sırada eğitimlere katılmak, her yıl Ocak ayında vizeyi uzatmak yeterli.
Dağ Rehberi, Dağ Kılavuzu olmak ile ilgili detaylı bilgiyi Gençlik ve Spor il müdürlüklerini ziyaret edip öğrenilebilirsiniz.
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2004/10/20041020.htm#10 adresinden de ayrıntılı bilgi alabilir, mihmandarın sorumluluklarını, ne gibi hallerde eğitimden muaf tutulacaklarını öğrenebilirsiniz.