Açık arazide sıcakla mücadele etmek, en az soğukla başa çıkmak kadar zor bir konu. Yüksek ısıyla psikolojik olarak mücadele etmenin yanı sıra, mineral kaybı, aşırı su tüketimine bağlı olarak iç organlara binen yük, kılcal damarların genişlemesi gibi, alışkın olmadığımız bir dizi fiziksel zorluk karşımıza çıkıyor. Sıcak havanın karşımıza çıkardığı problemler bunlarla sınırlı değil. Su kaynaklarının kurumasından ötürü, su tedariki, akrep ve yılan gibi zehirli hayvanlarla istenmeyen karşılaşmalar da sıcak havanın cilveleri.
Şehir ortamında veya sahilde güneşlenirken farkına varamayabilirsiniz, ancak sıcak da en az soğuk kadar ölümcül sonuçlar doğuran bir zorluk. Çeşitli özel giysi ve ekipmanlar sayesinde soğukla baş etmek, içinde bulunduğunuz durumu yönetmek mümkün olsa da, yüksek sıcakla mücadele edebilmek için üretilmiş neredeyse hiçbir özel giysi ve ekipman yok. Konu soğuk olunca, teknolojik ilerlemenin bize sunduğu pek çok olanaktan faydalanabilirken, sıcak havada kaderimizle ve becerilerimizle başbaşa kalıyoruz.
Geçtiğimiz yılın Ağustos ayında, yukarıda bahsettiğim 300 kilometrelik rotayı yürümeye niyetlendim. Sabah 4 buçuk sıralarında Kumluca merkezden başladığım yürüyüş ilk başlarda epey keyifliydi. Oldukça hızlı hareket ederek, saat 10'a kadar 20 kilometreyi geride bıraktım. Bir an önce yükselmek, en azından 1000 metreye ulaşıp, nemden kurtulup daha kuru bir havada ilerlemek istiyordum. 20nci kilometreden sonra kavurucu güneş etkisini iyice arttırdı. 42 santigrat derece hava sıcaklığı Antalya'nın meşhur nemi ile birleşince, titreyip üşümeye başladım. Üşümenin yanı sıra, tüylerim de diken diken oldu. Sıcak çarpması belirtileri başlamıştı. Ağaç gölgesinde ilerlerken tahammül edebildiğim sıcak, güneşe maruz kaldığımda beni adeta dövüyordu. Faaliyetin ilerleyen aşamalarında, yüksek irtifada günler boyunca ağaç gölgesinden faydalanamayacaktım. Güneşle daha da inatlaşmayıp 30ncu kilometrede faaliyeti sonlandırdım. Bundan tam bir hafta sonra aynı işe bisikletle kalkıştım, fakat gene geri dönmek zorunda kaldım.
Kışın pandemi kısıtlamaları yüzünden evde otururken, araştırma yapacak epey vaktim oldu. Afrika, Orta Doğu ve Amerika'daki çölleri aşan yürüyüşçülerin nasıl hazırlıklar yaptıklarını, ne gibi zorluklarla karşılaştıklarını, çöl ve tropik iklimde yaşayan yerli halkların geliştirdiği çözümleri araştırdım. Sportif amaçla bu tip işlere kalkışan insanların bir kısmı geleneksel yöntemlerden faydalanıp, vücutlarını büyük ölçüde örtüyordu. Çöl ortamında nem yok denecek kadar az olduğu için, örtünme yönteminin Antalya ve çevresinde işe yaramayacağına karar verdim.
Bedeviler gibi giyinmek aklıma yatmayınca, güneyden kuzeye doğru PCT (Pacific Crest Trail) yürüyen, Bahar aylarında Mojave çölünün etrafından dolanan yürüyüşçülerin sıcakla nasıl baş ettiğini araştırdım. Çöl etaplarında çekilen fotoğrafları inceleyince, bir kısım yürüyüşçülerin yukarıdaki bedevi görselinde olduğu gibi, kafasını örtüp uzun kollu tişört giydiğini gördüm. Tesadüfen karşılaştığım birkaç fotoğrafta şemsiye ile yürüyen yürüyüşçüler görünce, bu yöntemin neden aklıma gelmediğini sorguladım.
Yürüyüş Şemsiyesi
Yürüyüş şemsiyeleri, yürüyüş faaliyetleri alanında yaygın olarak kullanılmayan, birkaç ufak firmanın özel olarak ürettiği bir ekipman. El tipi şemsiyeler genelde yağmurla özdeşleştiği için “sıcak havada şemsiye ne alaka?” diye sorabilirsiniz. Yazın kafede otururken, denizde güneşlenirken, farkında olmasak bile şemsiyeden faydalanıyoruz. Gölge, sıcak havayı çekilebilir kılan bir şey.
Her şemsiye yürüyüş şemsiyesi olur mu?
Olur, fakat bu alanda özel üretim yapan firmalar bize bir dizi kolaylıklar sunuyor. Yürüyüş için üretilmiş şemsiyeleri incelediğimde aşağıdaki ortak özellikler dikkatimi çekti.
- Hafiflik. Bizi yağmurdan koruyan klasik şemsiyeler 1 kilograma varan ağırlıkları yüzünden oldukça ağır sayılır. Sportif amaçla üretilen şemsiyeler genellikle 300 gramın altındalar.
- Renk seçimi. Klasik şemsiyelerde çoğu zaman koyu renkler tercih ediliyor. Açık renkli şemsiyeler ise güneş ışınlarını geçirdiği için pek bir işe yaramıyor. Koyu renk güneşi yansıtmadığı için, şemsiyenin yüzeyi kavurucu sıcak altında 70 dereye kadar ısınıyor. Bu ısı yüzünüze vuruyor. Sportif amaçla üretilmiş şemsiyelerde parlak, yansıtıcı kaplamalar kullanılmış.
- Ergonomi. Sportif şemsiyelerin tutacak yerleri çok daha konforlu ve terletmiyor.
Six Moon Designs Silver Shadow Carbon Ultralight
Six Moon Designs, Ron Moak tarafından kurulmuş küçük ölçekli bir Amerikan firması. 70'li yılların sonunda Pacific Crest Trail, Appalachian Trail gibi uzun mesafe yürüyüşleri yapan Ron Moak, o dönem yürüyüş yapan herkes gibi ağır malzemelerden şikayetçiymiş. 80 ve 90'lı yıllarda kendi geliştirdiği çözümleri kullanan Moak, 2002 yılında ticarete adım atarak, yalnızca hafif malzeme üretimine odaklanmış Six Moon Designs adındaki firmayı kurmuş. Çadır, tarp, sırt çantası gibi hafif ve ultra hafif kamp malzemelerinin yanı sıra, zaman içinde şemsiye ve çeşitli yardımcı malzemelerden oluşan aksesuar üretimine de başlayan firma, çok fazla büyüme iddası olmadan, kendi yağıyla kavrularak ilerlemeyi sürdürüyor. https://www.sixmoondesigns.com/
Six Moon Designs, Silver Shadow, Silver Shadow Carbon ve Silver Shadow Mini adını verdiği 3 farklı şemsiye üretiyor. Silver Shadow ve benim satın aldığım Silver Shadow Carbon modeli birebir aynı ölçülere sahip. Silver Shadow Mini ise serinin en kompakt modeli.
Kumaş
Silver Shadow serisindeki kumaşların tümününde, UPF 50+ koruma sunan, gelen güneş ışınlarını yansıtma özelliğine sahip, aynı zamanda yağmur damlalarının kayıp akmasını sağlayan parlak bir kaplama kullanılmış. Kumaşın iç yüzeyi mat siyah renginde. Siyah mat iç yüzey sayesinde, yerden yansıyan UV ışınlarının absorbe edilmesi sağlanmış (İç yüzey açık renkli ve parlak olsaydı, yerden yansıyan UV ışınları size geri yansıyacaktı). Six Moon Designs firmasının yanı sıra, Gossamer Gear, Montbell ve EuroSchirm firmaları da şemsiye modellerinde aynı tekniği uygulamış.
Kumaş oldukça ince ve hafif, ancak narin yapıda olduğu söylenemez. Gene de çalı çırpı ve dikenli bitkilerin yanından geçerken dikkatli olmanızı, dar alanlardan geçişlerde şemsiyeyi kapamanızı öneririm.
Ölçüler
Silver Shadow Carbon 193 gram ağırlığında. Karbon fiber kullanılmayan Silver Shadow ise 252 gram ağırlığa sahip. Mini modeli ise 193 gram ağırlığında. En başta katlanabilir özelliğinden ötürü Mini modelini satın almayı planlıyordum, ancak Mini modelinin şaftı 52 santim uzunluğunda olduğu için vazgeçtim. Kısa şaft, elinizi daha yukarıda tutmanıza neden oluyor. Ayrıca şemsiyeyi sırt çantasının omuz askısına sabitlemek biraz daha zorlaşıyor.
Silver Shadow ve Silver Shadow Carbon modellerinin şaft uzunluğu 60 santim.
İncelemenin buradan sonraki kısmında yalnızca Silver Shadow Carbon modelini anlatarak devam ediyorum.
Silver Shadow Carbon, açıkken 94 santim çapında ve 0.7 metrekare alanı güneşten koruyor. Kapalı haldeyken 63,5 santimetre uzunluğa sahip Silver Shadow Carbon, katlanabilir özelliğe sahip değil.
Özellikler ve Ergonomi
Şemsiyenin ucuna köpükten mamul bir koruyucu takmışlar. Bu parça sayesinde, şemsiyeyi kullanmadığınız zamanlarda herhangi bir objeye zarar vermeden, delmeden, şemsiyeyi sırt çantanıza sabitlemeniz mümkün.
Şemsiyeyi elinizde kullanmak istediğinizde, yoğun köpükten mamul (EVA), kaliteli yürüyüş batonlarında olduğu gibi ergonomik olarak tasarlanmış tutacak işinizi oldukça kolaylaştırıyor. Rüzgar şiddetini arttırdığında şemsiye uçma eğilimine giriyor. Tutacak üzerinde şemsiyeyi bileğinize sabitlemeye yarayan ayarlı ip mevcut. Şiddetli rüzgarda kırılma riski bulunduğundan, şemsiyeyi rüzgarlı havalarda kullanmanız önerilmiyor,
Silver Shadow'u açıp kapamak çok kolay. Açıp kapamak istediğinizde herhangi bir kilit mekanizması bulunmuyor. Silver Shadow Carbon'un standart Silver Shadow'dan 59 gram daha hafif olmasına yarayan karbon fiber şaft ince ve pürüzsüz. Üzerine çok fazla ağırlık binmedikçe, asla kırılacak kadar narin bir parça değil.
Mekanizma ile ilgili yorum yapmak için henüz erken. Yukarıda da bahsettiğim gibi, rüzgarlı havalarda şemsiyeyi kullanmanızı önermiyorum. Aslında oldukça yalın bir malzeme olan bu şemsiye hakkında yazacak daha fazla teknik detay yok. O yüzden artık kullanıcı deneyimine geçeyim.
Kullanıcı Deneyimi
Şemsiye gelir gelmez paketinden çıkarıp kendimi Antalya'da kavurucu güneşinin önüne attım. Yaklaşık 3 hafta boyunca 90 kilometreye yakın bir mesafe yürüdüm.
Avantajlarını sıralayacak olursam:
- UPF 50+ ile derecelendirilmiş kumaş UV ışınlarını çok büyük ölçüde (%98+) kesiyor. 94 santim genişlik sayesinde kafamın ve boynumun tamamı, torsomun (gövdemin) yarısı kadarını güneşin ışınlarından korumak mümkün. Bu sayede zararlı UVA ve UVB radyasyonundan korunduğum gibi, aynı zamanda güneşe maruz kalınca meydana gelen psikolojik baskıdan da büyük ölçüde kurtuldum.
- Şemsiyeyi yere paralel tuttuğumda, hareket halindeyken hoş bir esinti oluşuyor.
- Daha az terlediğim için daha az su ve mineral kaybettiğimi düşünüyorum. Bu durum su kaynaklarının kısıtlı olduğu yaz aylarında su tedarikini yönetmemi kolaylaştıracak.
- Sabah güneşi çadıra vurduğunda uyumak neredeyse imkansızdır. Çadırın içinde şemsiye açıp güneşin geldiği yöne çevirip fazladan bir buçuk iki saat uyuyabiliyorum.
Biraz da dezavantajlarından bahsedeyim:
- Silver Shadow Carbon 193 gram olmasına karşın, saatler boyunca elinizde şemsiye taşımak rahatsız edebiliyor. Rahatsız eden aslında şemsiyenin ağır olması değil, dirseğinizi sürekli kırık biçimde tutmak. Günübirlik yürüyüşlerde çok fazla sorun olmayacak bu durum, günler boyunca sürecek etkinliklerde can sıkıcı olabilir. Aynı zamanda baton kullanımını sınırlayan bu durumdan kurtulmanın tek yolu, şemsiyeyi sırt çantasının omuz askına sabitleyerek kullanmak. Şemsiyeyi sırt çantasının omuz askısına sabitlediğinizde şemsiye vücudunuzun bir parçası gibi oluyor.
- Hafif rüzgarda şemsiye uçacak gibi oluyor. Rüzgar biraz sertleştiğinde mekanizmanın kırılma riski var.
- Sık çalılık alanlarda şemsiyeyi kapalı pozisyona getirmeniz şart.
- Çok ince ve hafif bir kumaştan mamul taşıma kılıfı verebilirlerdi. Şimdilik ambalajından faydalanıyorum.
- Tutacak ve şaft bölümüne, şemsiyeyi sırt çantasının omuz askısına sabitlemek için yekpare bir çözüm geliştirebilirlerdi.
Sonuç
Yazın güneş altında yürümeyi çekilir ve mümkün kılan bir ekipman. Önümüzdeki kış aylarında tekrar pandemi kısıtlamaları uygulanacağını düşünecek olursak, bu yazı güzel faaliyetlerle taçlandırmanın anahtarı belki de budur.
Harika bir şemsiye. 193 gram ağırlığı, sunmuş olduklarının karşılığında hiçbir şey. Şu trans faaliyeti tamamlayayım, çok daha geniş bir özetle bu yazıda tekrar buluşuruz.
-
7.5/10
-
8/10
-
8/10
-
7/10
Özet
Yaz aylarında yürüyüş yapmak istiyorsanız rafınızda bulunması gereken bir malzeme. Amazon.com'dan kargo ve gümrük vergisi dahil 65 dolara mal oldu.